‘İnsanların kaderlerine hükmetmek’ ihtirasına sahip iktidar/mülk, insanların kaderlerine hükmedilmesine rıza göstermesi anlamındaki itaat/ memluk ile alaşımlanmak için insanların kaderlerine hükmedilmesini mülkiyet aracılığıyla bir temellük ilişkisine dönüştürmeden ve memleket üzerindeki temlik tahakkümünün memalik meşruiyetine malik olma melekesi kazanmadan meliklik ve meleklik iddiasında bulunamaz. İktidarın mülkiyetine melik olan mülk, mülkiyetin iktidarına malik bir temlik ilişkisi kurmadan da bu temellük tahakkümünü varlık ve varoluşa dönüştürecek önce bir memleket emlakı (meliklerin/maliklerin çitlediği toprak parçası/ülke/vatan/devlet) sonra da evrensel bir memalik emlakı elde edemez. Memleket olmadan memalik, memalik olmadan mülk, mülk olmadan iktidar ve iktidar olmadan da mülkiyet asla meşru olamaz. İktidarın/mülkün mülkiyetini kaim kılacak şey mülkiyetin iktidarı/mülkü iken mülkiyetin iktidarını/mülkünü daim kılacak şey de iktidarın/mülkün mülkiyetidir. Mülkiyet olmadan mülk, mülk olmadan mülkiyet, meşruiyetin sağladığı alaşımsal bütünlük olmadan da her ikisi kaim ve daim olamaz. Bu yüzden mülk ve mülkiyet kavramının, algısının ve olgusunun alaşımsal bütünlüğü sadece etimolojik değil aynı zamanda da ideolojiktir. Belki de ideolojik olduğu için etimolojiktir.
İnsanların mukadder kaderini takdir eden kadir-i mutlak bir kudret olarak mülkün mülkiyetine muktedir bir melik olması ancak fiziksel olarak mülkiyet emlakına malik, metafiziksel olarak da meşruiyet melekesine sahip bir ‘melek’ (kutsal/ilahi/tanrısal varlık/kudret) olmasına bağlıdır.
Mülkiyet mülkün iktidarının, meşruiyet ise memlukların itaatinin satın alınması demektir. Tarih boyunca iktidar/mülk, mülkiyet ve meşruiyet karşılığı alınıp-satılan temlik ve temellük melekeleri ise özgürlük, eşitlik ve adalet olmuştur. Mülk/İktidar özgürlüğü, mülkiyet eşitliği, meşruiyet ise adaleti satın almıştır: Gönüllü veya zorla; kul veya köle olarak; yasa/asa veya kılıç/para ile; ekmek/emek veya felsefe ile.
