“Eylül İmparatorluğu”nun “İslam İmparatorluğu“na evrilişinde en büyük gücün “İslam Faşizmi” olduğu savımın elbette nedeni var.
“Faşizm; finans kapitalin en gerici, en şoven, en emperyalist unsurlarının teröre dayanan açık diktatörlüğüdür,” savı aklımıza geldiğinde, 20. yüzyılın son çeyreğinde Türkiye’nin düşürüldüğü tuzakla karşı karşıyasınızdır.
12 Eylül faşizminin gizli maskesi olan siyasal İslam’ın 1994 yerel seçimlerinden sonra belli bir program çerçevesinde ortaya koyduğu radikal ve otoriter tavır bizleri nerelere getirdi.
“Yalana dayalı politikalar”dan, “sahte etiketli İslam’a”; “tarikat, ticaret ve mürit ilişkisinden” “şeriat anonim şirketine”; “partisinin cumhurbaşkanı”ndan, “derinci provokatör”e…
Kısaca bu kitap bir yönüyle gerçeklerle yüzleşme… Umarım kendimizle yüzleşmekten kaçmayız. Çünkü yeteri kadar kaçtık.