Milletlerarası özel hukuk, küreselleşmeye başlayan yaşam ilişkileri nedeniyle giderek önem kazanmaktadır. Bu gelişme, özellikle iktisadi dolaşımın küreselleşmesi, sınır aşan ticaret, özel ve iş seyahatlerinin artması ve sözleşmelerin internet yoluyla akdedilmesinin giderek yaygınlaşması gibi nedenlerin bir sonucudur. Yine kişi, aile ve miras hukuku alanlarında da özellikle 1960 ve 1970’li yıllarda ortaya çıkan yabancı işçi göçleri ve sayıları giderek artan iltica ve sığınma başvuruları da millî mahkeme ve makamlar önündeki yabancılık unsuru içeren olay ve uyuşmazlıkların artmasına yol açmıştır. Bu durum da milletlerarası özel hukuka dair sorunları beraberinde getirmektedir.
Hukuk uygulayıcıları, yabancılık unsuru içeren olaylarda yabancı hukuk kurallarını uygulama konusunda pek istekli davranmamakta, daha ziyade millî hukuk kurallarının uygulanmasına yönelik tutum içindedirler. Kuşkusuz bu durumun anlaşılır bazı nedenleri vardır. Her şeyden önce kanunlar ihtilafı kurallarının karmaşık bir düzenleme görüntü arz etmesi ve pek aşina olmadık kavramlar içermesi, milletlerarası özel hukukun uygulanmasını güçleştirmektedir. Uygulanacak yabancı hukukun genelde bilinmez bir alan olması da burada olumsuz bir faktör olarak çıkmaktadır. Bundan dolayı, milletlerarası özel hukukun menfaatleri sıklıkla göz ardı edilerek kendi ülke hukuku kuralları olaylara uygulanmaktadır. Ancak böyle bir uygulamanın milletlerarası özel hukuk adaletini haleldar ettiği açıktır. Yabancı hukukun maddî olaya uygulanması, milletlerarası özel hukuk hakkaniyetinin gerçekleştirilmesinin bir aracıdır. Milletlerarası özel hukuk kanunlarında yer alan bir kanunlar ihtilâfı kuralının yabancılık unsuru içeren bir uyuşmazlıkta yabancı hukukun uygulanmasını öngörmesi, görülen uyuşmazlık bakımından iç hukukumuza nazaran yabancı hukukun uygulanmasının çok daha doğru ve adaletli olduğu anlamına gelir. Bundan dolayı, kanunlar ihtilâfı kurallarına göre yabancı hukukun uygulanacağı durumlarda doğrudan iç hukuk kurallarının uygulanması, kanunlar ihtilâfı kurallarının açıkça ihlalini oluşturur.
Milletlerarası özel hukukun konusuna giren uyuşmazlıkların çözüme kavuşturulmasında bu alanın pozitif hukukî temelleri yanında genel ve teorik esasların da bilinmesi önem arz eder. Mevcut çalışmada her iki yön de ele alınmış olup, örnek olaylarla somutlaştırılmaya çalışılmıştır.
Esasen hukuk fakültesi öğrencilerine okutulmak üzere hazırlanan bu çalışmanın diğer hukukçulara da yararlı olacağını umuyor ve diliyoruz.