“Akıllı Öfke, Saldırgan Öfke'ye Karşı” ve “Kavga Gereksiz! Birlikte Kazanabiliriz.” kitaplarının yazarından 2050 yılı Türkiye'sinde geçen bir polisiye-gerilim romanı…
Çocukken gözleri önünde annelerinin babaları tarafından bıçaklandığına şahit olmuş psikiyatrist kardeşler Nazlı ve Nazan'ın hikayesi!
Türkiye'de 2029 yılında beklenen büyük İstanbul depremi olmuş, yaklaşık 50.000 kişi ölmüştür. Siyasi, sosyal, ekonomik yaraları sarmak için ülkedeki tüm siyasi partiler, milli koalisyonlar dönemini başlatmıştır.
Siyasiler el ele verirler. 2033-2048 yılları boyunca Atatürk döneminin sosyal, siyasal, ekonomik devrimleri yeniden hayata geçirilir. 15 yıl üst üste % 8,2 yıllık kalkınma hızıyla Türkiye dünyanın 6. büyük ekonomisi olmayı başarır.
Ülkede iyi şeyler olurken kadın cinayetleri her yıl artarak devam etmektedir. Kadın cinayetlerinden bir şekilde yakayı sıyırmış eli kanlı kadın katilleri serbest dolaşmaktadır. Yapay zekalı robotlar ise hayatın bütün alanlarında insanların yaptığı işleri giderek devralmaya başlamıştır. Onlardan biri olan Sırtlan robot ve suç ortağı ise kadın katillerine ölüm cezasının yasalaşması ve/veya referanduma sunulmasına kamuoyunun dikkatini çekmek için serbest kalan kadın katillerini cezalandırma peşindedir.
Sırtlan robot, serbest gezen kadın katillerini bulup, vücutlarından kanlarını boşaltarak ölüme terk etme görüntülerini polise gönderir. Amacını ise kadın katillerine karşı “Şeriat isteriz!” diye tanımlar. Sırtlan'ı azmettiren cinayet ortağı ise sürpriz bir isimdir. Acaba cinayetlerle Nazan ve Nazlı kardeşlerin ilgisi nedir? Bu katili yakalamaya yemin etmiş Komiser Sıla, bu soruya cevap arar. Günler geçtikçe yeni kurbanlar ve cinayetler ortaya çıkar. Artık Sırtlan ve azmettiricisi suç ortağı bir seri katile dönüşmüştür.
Komiser Sıla ve Komiser Kemal için amaçları ne olursa olsun, suçlu suçludur. Onlar daha fazla cana kıymadan polisin onları yakalayıp adalete teslim etmesi ise an meselesidir.
